DENEMELER
27 Nis 2025
Sade Bir Hayat İçin Karmaşık Bir Arayış
"İhtiyacımız olan şeyler azken; arzularımız sonsuzdur"

"Ve söyleyin bakalım, barış zamanlarında, sıradan öğle vakitlerinde, makul bir insan, üzerine biraz tuz serpilmiş haşlanmış birkaç koçan yeşil tatlı mısırdan başka ne isteyebilir?”
– Henry David Thoreau
Walden isimli anı kitabında Thoreau, Massachusetts’teki Walden Gölü kenarında geçirdiği iki yıllık yalnız hayatını anlatır. Aşağıda resmini görebileceğiniz, kendi elleriyle inşa ettiği küçük bir kulübede yaşamış, çevresindeki doğadan beslenerek sade bir hayat sürdürmüştür.
Thoreau’ya göre insanlar, 1845 yılı itibarıyla, kendi araçlarının araçları haline gelmişti. İnsanlar öyle bir haldeydi ki, çoğu zaman ihtiyaçların değil, lükslerin eksikliğinden dolayı aç kalıyorlardı. Üstelik bu durum, otomobilin, telefonun ve internetin henüz olmadığı bir çağda, 180 yıl önce kaleme alınmıştı.

Dünya nimetleri bizi esir aldı. Sürekli “daha fazlasına” ihtiyaç duyduğumuz tuzağına düşürülüyoruz. Artık kendi yarattığımız araçların aracı değil, kölesi olmuş durumdayız. Her gün gittiğimiz yolları navigasyon olmadan gidemez olduk. Sırf daha yüksek puanlı olduğu için dakikalarımızı restoran kuyruklarında tüketiyoruz. Sabahları dijital bir gürültüyle uyanıyor, geceleri ekranların mavi ışığı altında uyuyoruz. Ve bütün bu kopyala-yapıştır hayatların içinde, hâlâ hayattan mutluluk bekliyoruz.
Yaklaşık 2000 yıl önceden Marcus Aurelius’un deyimiyle, “Mutlu bir hayat için çok az şeye ihtiyaç vardır.” Yani huzurlu bir yaşamın ilk adımları, sadeleştirilmiş bir hayattan geçer. Ne var ki günümüzde, sadelik ve ucuzluk birbirine karışmış durumda. Sadelikten uzak, karmaşık bir yaşamın içinde mutluluğu aramak, adeta gürültünün ortasında sessizlik bulmaya çalışmak gibi.

Belki de sade bir yaşamı zorlaştıran en büyük etken, içinde yaşadığımız karmaşık dünyadır. Hızlı tüketimin ve seçenek bolluğunun ortasında sade bir yaşamı seçmek, çoğunluğun tersine gitmek anlamına geldiği için, bu tercih bile başlı başına bir mücadeleye dönüşüyor. Peki, içinde yaşadığımız dünyanın karmaşası gerçekten bir engel mi, yoksa bize göre güzel bir bahane mi? Ve belki de bizi gerçekten mutlu ya da mutsuz eden şey, sahip olduklarımız değil; onlara dair düşünce biçimimizdir.
Hayatta kalabilmek için rekabetçi olmamız gereken bir dünyada, basit bir hayat sürdürmek kolay değil. Ancak unutmamalıyız ki, hayat tenceremize biraz daha “sadelik baharatı” serpmek yine bizim elimizde.
Bana göre, basit bir yaşamı en güzel anlatan dizeler Yalçın Ergir'in şu satırlarında saklı:
Basit yaşayacaksın.
Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
"seni seviyorum" gibi...[...]
Saatin, sadece saati gösterecek;
telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi.
Basit.